10 ili altüstdeprem felaketinde binlerce bina yerle bir olurken TOKİ’nin yaptığı sitelerin çökmemesi son derece belirginydi.
Şahsen ben TOKİ husustlarını estetik yönden eleştirirdim. Ancak günün sonucunda yaşam kurtardıkları meydana çıktı.
Dün akşam yayında bu halin takdire şayan bulunduğunu ifade ettim, TOKİ’yi kutlismim.
Bunun üstüne yayın ardından TOKİ Başkanı Ömer Bulut aradı. Telearka planda aklıma gelen bütün mühim soruları sıralismim, ayrı ayrı cevap verdi.

Depremden büyülenen şehirlerde yapılacak yeni projelere dair ipuçları da verdi.

“TOKİ husustları hasar almadı diye seviniyoruz ancak depremde kayıbımız o kadar büyük ki üzülmemek elde değil” diye başladı söze. Devamı şu biçimde:
Ömer Bey TOKİ’nin 10 şehirte yaptığı husustların hiçbirinin yıkılmadığı ifade ediliyor, doğru mu bu bilgi?
Yıkılma olmadığı gibi depremin bulunduğu 133 bin daire içersinde yalnızca 2 blokta çok hafif bir hasar var. Merdiven sahanlıklarında perdelere çok yük geldiği amacıyla dbuyrukle beton arasındaki kabuklar atmış. Onlar da kalıcı hasarlar değil. Yani değil yıkılma, oturulmayacak hasar alan tek bir husustumuz yok.
Bodrum katlarına da girmek hedefiyla hasar var mı diye hepsini ince ince denetim ettik. Antep’te 27 bin husustu ayrı ayrı denetim ettirdikten sonra ben şahsım de dolaştım. Vatandaş sokakta kalmasın diye isteyenlerin oturabileceğine dair izin verdik.
Hafif hasar aldı değiniz bloklar hangi şehirte?
Biri Hatay’da, öteki Adıyaman’da. Ancak dediğim gibi kayda dşayet hasarlar değil. Hatay’daki TOKİ’nin eski mimari yapılarından bulunduğu amacıyla biraz yüksek katlı. Son 3-4 senede Türkiye’nin hiçbir yerinde zemin artı 5’i geçmiyoruz esasen.
Peki neyi doğru yapmışsınız? Zemin seçimi mi, proje mi, esas mi, sarfedilen beton mu?
Nihayetinde biz projelerin uygulanacağı mekanları şuurlu bir biçimde seçtik. Şehirler kurulurken her vakit basit imkânların bulunduğu yerler tercih edilirdi. Yol, su, kanalizasyon olanağı basit olsun diye düşünürlerdi. Mesela pompa olmadığı amacıyla şehirler suyun rahatlıkla inebilmesi amacıyla ovalara kurulurdu. Şehir merkezleri dolunca kamuya ait araziler de şehirin daha dışında daha kayalık zeminlerde kalmış. Bu natural proses ancak biz bunun yanı sıra dayanıklı zemini olan yerleri seçtik.
İzmir Bayraklı’da husust yaptığımız alan marul tarlasıydı. Orada da alta 2-3 kat yüksekliğinde kazıklar çaktık. yani zemin zayıfsa da ona göre tedbirler alıyoruz. Elbette devlet eliyle oluşturulan binalarda titiziyet daha yüksek oluyor.
Yok, Ömer Bey öyle değil zira kamunun yaptığı ve yıkılan hayalıntler, havalimanı pistleri, altyapı sistemleri var. Sizin haliniz değişik…
Biz bütün binalarımızı tünel kalıp sistemiyle yapıyoruz. Duvarları taşıyıcı olarak hesaplamıyoruz ancak basitte perde duvarların hepsi yük alıyor. Görsel olarak eleştiriliyor ancak böyle afet hallerinde can kurtarıyor.
Vatandaşlarımızın bizden değişik beklentileri oluyor. Mesela Adana bölgesinde hava sıcak bulunduğu amacıyla balhusus büyük binalar istiyorlar. Oysa depremin en büyük tesirsinden biri burkulma hadiyi. Deprem yükü geldiği vakit her kolona eşit yük binmezse binayı burkabiliyor. Çıkma balkonlar varsa daha basit çöküyor.
Balkonsuz ev yapıyorsunuz diye size kızıyoruz ancak balkon deprem yönünden doğru bir tercih değil mi?
Yapsanız bile çok çıkma balkon olmamalı. Esas ana binadaki metrekareden yemek hedefiyla yapılmalı. Yıllarca Türkiye’de insanlar evlerinin metrekaresini balkon çıkarak büyütmeye çalıştılar. İnşallah bu yaşam sürdürdüklerimız hepimize ders olur.
“YENİ PROJELER İÇİN YER TESPİTİNE BAŞLADIK”
Enkazlarda arama ve kurtarma çalışmaları devam etmekte ancak bir yanda da soğukta barınma lüzumsinimi olan yurtdaşlarımız var. Depremden büyülenen şehirlerde yapılacak yeni husustlar ile alakalı çalışmalara başlisminiz mı?
Yer tercihleri amacıyla hazırlık yapmaya başladık. Çevre ve Şehircilik Bakanımız Murat Kurum eşliğinde çalışıyoruz.
Yıkılan aynı yerlerde mi yapacaksınız yoksa yeni yerler mi seçeceksiniz?
Şu an düşündüğümüz yerler aynı yerler değil. Bu kadar yıkım olmasını binaların eski olmasına bağlayanlar var. Bu doğru ancak unutmayalım ki bugün yaptığımız binalar da ileride yaşlanacak. Dhadiyisıyla seçeceğimiz zemine de çok ilgi etmemiz lüzumiyor.
Şehir merkezleri diğer bölgelere taşınırsa demografik bir mesele çıkmasından endişe ediliyor. Genellikle Hatay’da birden çok Suriyeli sığınmacı var malum…
Bir şehirin merkezini değiştiremezsiniz. O şehirte o kültür oluşmuşsa emniyetilirğini dayanıklıak lazım olur. Tabii aynı yerler yerleşime açılırsa bu sefer de birileri “Depreme karşın gidip gidip aynı yere yapıyorlar” diyecek. Dhadiyisıyla bu ağır bir soru bu.
Benim kişisel düşüncem; o şehir orada yismima devam edecekse evvelce o yapılar namacıyla yıkıldı, zemin yönünden doğru yapılar mıydı, kat yükseklikleri uygun miydi, bütün şunların matematiksel ve kuramsal olarak irdelenmesi lazım olur. Mühendislik hesapları emniyetilir ve doğru bir biçimde yapılırsa siz denizin üstünde de ev yapılabilirsiniz. Tabii onun maliyeti değişiktir. Demografik endişenız varsa ona göre bütçe ayırmanız lazım olur.
Bizim gerçekleştireceğimız yeni yerler amacıylase, “Şehir gelişecekse bu yöne doğru gelişsin” diyeceğiz. Eski yerlerde de yeterli bulunduğunu düşündüğü kadarı ile düzgün yapılaşmalarla yaşamın sürmesini sağlayacağız.
Bu depremin oluşturduğu en büyük meselelerden bir adetsi de altyapının çökmesi oldu. Yollar yarıldı, elektrik ve naturalgaz hâlâ verilemiyor. Oysa TOKİ husustlarının bulunduğu bölümde altyapı da çökmemiş. Oralardaki altyapıyı da yenilemiş miydiniz?
Kendi sınırlarımız içersindeki altyapıyı TOKİ yaptı ancak şehirle entegrasyonunda şehirteki hatları kullandık. Yani bir şehirte su yoksa TOKİ’de de yoktur.
Peki altyapının bu kadar hasar alması normal mi? Daha kuvvetli yapılamaz mıydı?
Zemini doğru seçmezseniz altyapı da zarar görür. Altyapıyı da parçalayacak olan zeminin oradaki davranışıdır. Taşıma kuvveti bakımından zayıf bir zeminse, yeraltı su oranı yüksekse, sıvılaşmaya namacıylaiyet verecek yapıdaysa hatalı bir yer seçilmiş demektir.
“Denize bile bina dçiftr ancak doğru yollarla” dediniz. Hatay havalimanı 50 değişik noktadan parçalandı. Bu bize ne söylüyor?
Zemin hatalıse tıpkı binalardaki gibi tedbir alacak, lüzum görülürse kazık çakacaksınız. O da işe yaramıyorsa orada gerçekleştirmekta ısrarcı olmayacaksınız.
Bu depremden ders alarak Türkiye çapında şehirsel dönüşüm seferberliği başlatılabilir mi?
Her binanın bir ömrü bulunmaktadır. Belli Aralıklarla örnekler alınarak denetim edilmesi lazım olur. Ancak bizim insanımız binaların ilelebet yaşayacağını, yalnızca böyle depremlerde yıkılacağını düşünüyor. Oysa eski yapıların ömrü dbulunduğunda yenilenmesi lüzumiyor. Kentsel dönüşüm yapamıyoruz zira her bireyin beklentisi çok yüksek. Oysa hedefi insanların korkmadan yaşamını sürdürebileceği yeni binalara kavuşması olmalı. Bunu rant kapısına çevirirsek kafayarmamız çok zor.
Hep müteahhittin kazancı hususşulur ancak gerçekten yurtdaşlarımız kazançlarını yüksek tutmaya çalıştıkça şehirsel dönüşüm zorlaşıyor. İşin amacıylae politika de girince proses uzuyor. Belediye bir doğrultu, devlet bir doğrultu, yurtdaş bir doğrultu… Bu üçü karar verebilse müteahhit alanı basit.”

Bilgi: Klavye yön tuşlarını kullanarak galeri resimleri arasında geçiş yapabilirsiniz.